İşte Kalın’ın NTV canlı yayınındaki açıklamalarından satır başları:
KORONAVİRÜS TEDAVİ SÜRECİ
O kadar dikkat etmemize rağmen kaptık. Nezle, grip gibi atlattık. Kısa bir sürede toparladım. İlk belirdiği anda Cumhurbaşkanımızdan uzaklaştım, onun sağlığı hepimizinkinden daha önemli. Adı konmamış bir karantinaya aldım kendimi. Test pozitif gelince hemen karantinaya ve tedaviye geçtim. Tedavi süreci zorlu değildi. İstirahat ettik. Benim için iyi bir fırsat da oldu, işleri telefonla takip ettim. Elimde bir kitap çalışması vardı, onu bitirdim. Verimli bir karantina dönemi oldu.
SOKAĞA ÇIKMA KISITLAMASI
Bu tedbirler Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri çerçevesinde alınıyor fakat büyük fotoğrafı Cumhurbaşkanımız da değerlendirmek durumunda. Öneriler değerlendirildikten sonra bu tedbirler Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandı. Kurulun önerileri bizim için son derece önemli. Ama tedbir tek başına yetmiyor. Kendileri bilinçli bir şekilde bunları hayata geçirmezlerse en katı tedbirleri bile uygulasanız netice almanız zorlaşır. O yüzden vatandaşın bu konuda bilinç sahibi olması çok önemli. Belli ki virüs mutasyona uğruyor, farklı şekillerde bulaşmaya devam ediyor. Tehlike geçmiş değil, grip-nezle döneminde daha da artmış durumda. Birçok Avrupa ülkesi tekrar kapanma dönemine girdi. Brüksel’deydim, orada sokakta hayat adeta durmuş gibi. Amerika’daki durum gerçekten kötü. Günlük vaka sayısı 120-150 bin arası seyrediyor. Bütün bunlara baktığınızda virüs hız kaybetmiyor. Farklı tedbirler yine gündeme gelebilir.
TAM KAPSAMLI KAPANMAYA ANKARA NASIL BAKIYOR?
Bu hafta alınan tedbirlerin seyrine bakacağız. Günlük raporlanıyor bunlar. O gidişata göre bu tedbirler artırılabilir, hafifletilebilir, süresi uzatılabilir. Bu tamamen toplum olarak bizlerle ilgili. Ekonomik maliyeti elbette var. Sadece ekonomi olarak düşünmeyin, sosyopsikolojik maliyeti de var. Bu çok uzadığı zaman bunun başka psikososyolojik sorunları ortaya çıkıyor. Buradaki temel mesele insanımızın sağlığını koruyarak bu tedbirleri en iyi şekilde hayata geçirmek. Vatandaşımız lütfen tedbirlere titizlikle uysunlar. Tedbirlere uymak hastanede yatmaktan çok daha iyidir. Aşı çalışmaları da bir yandan devam ediyor ama orada da çok aceleci olmamak lazım beklenti anlamında. Bizde de devam eden 6-7 farklı aşı çalışması devam ediyor. Fakat aşıların tamamen etkin hale gelmesi salgını bütünüyle durdurması 10 gün, 20 gün, 1 ay içerisinde olmayacak. Daha uzun bir süreden bahsediyoruz. Bunların etkileri takip edilecek. Kızamık aşısının oturması yıllar sürdü. O noktaya gelene kadar da çok büyük bedeller ödendi. Diğer salgınlarda da böyle oldu. Bunun ‘magical’ bir formülü yok. Bu bir süreç. bilim dünyası da böyle ilerliyor. Bunları yaparsak inşallah bu aşamayı, önümüzdeki 2 ayı daha kolay atlatacağız.
class=’cf’>
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN REFORM AÇIKLAMASI
class=’cf’>
Türkiye gibi dinamik, demokratik, dünyaya açık bir ülkenin toplumsal, siyasal, ekonomik ihtiyaçları da değişerek dinamik bir süreç arz ediyor. Yeni kanunlar yaparsınız, yeni bakış açıları geliştirirsiniz. Özgürlük-demokrasi-güvenlik dengesini oturtarak Türkiye bunu uzun yıllar yönetti. Ülkemizin milli güvenliğini hedef alan tehditler ortadan kalkmış değil. FETÖ, PKK gibi örgütlerle mücadelemiz devam ediyor. Biz bunu öncelikle kendi vatandaşımızın demokrasi standartlarını yükseltmek için yapıyoruz. AB perspektifi de hala önemli, bütünüyle kaybedilmiş değil. Ama bazen müttefiklerimizle ulusal güvenlik konusunda görüş ayrılıkları olabiliyor, bizi anlamak istemiyorlar. Hangi ülkenin başına 15 Temmuz gibi bir darbe gelseydi, muhtemelen Avrupalılar çok daha sert tedbirler alırlardı. Tekrar özgürlük demokrasisi ve güvenlik dengesini bir arada tutarak vatandaşlarımızın bu ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeni bir hamle, yeni bir dönem Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edildi. Bunun birçok olumlu etkileri olacak.
ÖZGÜRLÜKLER TARAFI DAHA MI AĞIR BASACAK?
Bu dengeyi korumak önemli. Çok hassas bir denge. Bu dengeyi korumak çok kolay bir şey değil ama her demokratik ülkenin mutlaka gözetmesi gerekir. Türkiye de bu dengeyi elbette korumak zorunda. Buna yönelik saldırılar olmadı mı, elbette oldu. Türkiye de büyük bir mücadele verdi. Vatandaşlarımızın mal, can güvenliği, göç gibi konularla birlikte düşünmek zorundasınız tüm bunları. Bu dengeyi koruyacak adımların atılması hem bizi güven hem de demokrasi içerisinde kılacak bir döneme işaret ediyor. Siyasete, ekonomiye yansımaları mutlaka olacak. İhtiyaçlara göre yeni bir heyecanla bu süreçlerin yönetilmesi önem arz ediyor. Bunu yaparken demokratik çoğulcu bir ahlak içerisinde olmak gerekiyor. Bunları tartışmanın, müzakere etmenin ahlakını da gözeterek yapmak gerekiyor. Türkiye’deki cephe siyaseti kamplaşmalara yol açıyor. Zengin bir siyasi yelpazemiz var bugün. Bunların olması normal. Ama orada tartışma ahlakını oturtabilmek önemli. Muhalefet yaptığınızda da somut verilere dayanan, yol gösteren, alternatif geliştiren, daha yapıcı bir muhalefet tarzı hükümet, yöneticiler açısından da gerçekçi öneriler haline geldiğinde bu kültürü yaşatmak mümkün olur. İdeolojik bir bağnazcılıkla saldırmak, şahıslara yönelik saldırılar vb. siyasetin seviyesini aşağıya çeken şeyler.
BÜLENT ARINÇ’IN VE CEMİL ÇİÇEK’İN AÇIKLAMALARI
Cumhurbaşkanımız hem YİK’le hem diğer birimlerle bütün bu konuları istişare eder. Ama son tahlilde politikayı belirleyen irade de onun tarafından temsil edilir ve hayata geçirilir. Sn Arınç ve Çiçek’in bu konularda farklı görüşleri ifade etmeleri tabii ki mümkün. Onlar kendi görüşlerini ifade ediyorlar, Cumhurbaşkanımız da bunları dinliyor. Tüm bunların istişareleri yapıldıktan sonra politika haline gelmesi Cumhurbaşkanımızın iradesiyle olan bir şey. Gerçekten çok dinleyen, istişare eden, not alan bir liderden bahsediyoruz. Bir konuya bir kurum ya da şahıs kendi zaviyesinden bakar ama diğer bakış açılarını da dikkate alarak büyük fotoğrafı görmezseniz o zaman hata yaparsınız. Adalet Bakanımızın da yargı reformuyla ilgili güzel çalışmaları oldu, insan hakları çalışmaları var şimdi. Bu çalışmalar devam edecek. Aslolan milletimizin güvenliğinin sağlanması.
class=’cf’>
KAVALA VE DEMİRTAŞ’IN TUTUKLULUK SÜRELERİ
Bu hukuki bir süreç. Bazen hakim ve yargıçları da töhmet altında bırakan, 15 Temmuz’dan sonra ortaya koydukları mücadeleyi küçümseyen ifadeleri de görüyoruz. O darbe girişiminin önlenmesindeki en önemli ayaklardan biri de yargı ayağıydı. Bu iki isim üzerinden tartışmak istemem. Meseleyi sadece bu iki kişinin davasına indirgemek istemem. Bunlar zaten yargı reformu içerisinde konuşulan konular. Toplumdaki bazı hassasiyetleri de göz ardı etmemek lazım. Sn. Arınç bu şekilde konuştuğunda belki hukuki bir açıdan konuşuyor ama bunu yaşanan olaylardan bağımsız ele almak mümkün değil.
ALAATTİN ÇAKICI’NIN TEHDİT VE HAKARET MEKTUBU
Savcılık soruşturma başlattı ve hukuki süreç ilerliyor. Türkiye’de kimsenin kimseyi bu şekilde tehdit etmesi kabul edilebilir değil. O sürecin tamamlanmasını bekleyeceğiz. Umarım hukukun kuralları içerisinde ne gerekiyorsa mahkemeler gereğini yapacaktır. Sn. Bahçeli’nin Çakıcı ile eskiye giden bir dostluğu olması da onun belki bir vefa duygusuyla söylediği bir şey. Hukukun ortaya koyduğu normlarla bir çatışma olmaması gerekir.
BIDEN SONRASI ABD İLE İLİŞKİLER
Daha Biden yönetimi işbaşına gelmedi. Bir görelim nasıl şekilleneceğini. Amerikan yönetiminin başında kim olursa olsun, Türkiye’yi göz ardı edebilecek bir yaklaşıma sahip olmaları mümkün değil. Kendi çıkarları için de bu böyledir. Trump gelirken de bir sürü şey söyledi, bir şekilde ilişkiler rayına oturdu. Biden yönetimi de gelse, Trump yönetimi de devam etse, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde 2 tane ulusal güvenlik meselesi var: 1) PKK 2) FETÖ. Bunların yanında konular da var tabii ki. S-400, ikili ilişkiler, ticaret, F-35’lerin bloke edilmesi gibi. Biden yönetimi işbaşına geldiğinde onlar da bu fotoğrafa bakacaklar. Türkiye’yi yok sayan bir coğrafya tasavvuru onların da elini kolunu bağlayacaktır. Dolayısıyla şimdiden bir şey söylemek için erken. Asıl sıkıntılı konular PKK ve FETÖ meselesidir. Bizim bu konudaki tavrımız çok net. ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’ye verdiği destek yanlıştır. İkinci olarak da ABD’nin FETÖ ile mücadelede Türkiye’nin yanında yer alması lazım. S-400 konusuna gelince, bu karar bir gecede alınmadı. 6 yıl devam eden müzakerelerin sonucunda, bırakın patriotları satmayı, buradaki patriotları alıp götürdüler. Cumhurbaşkanımız ‘Alternatifsiz olduğumu düşünmeyin’ dedi, şaka sandılar. Blöf yaptığını zannettiler.
‘OBAMA YÖNETİMİ PKK İLE İŞ TUTMAYA KARAR VERDİ’
F-35’lerle ilgili Amerikan kongresinden kaynaklanan muhalefet tarzı nesnel gerçeklere dayanmıyor. ‘Türkiye, Batı ittifakından uzaklaşıp Rusya gibi ülkelerle daha çok ittifak yapıyor’ diyorlar. Rusya’nın yayılma politikası Batı’nın bıraktığı boşlukları doldurmak suretiyle gerçekleşti. Bu konuda daha tutarlı bir politika izleseydi bu fotoğraf belki çok daha farklı olacaktı. Suriye’de niye Rusya’yla çalışıyorsunuz? Biz ABD’ye de teklif ettik. Ama Obama yönetimi PKK ile iş tutmaya karar verdi. Bu konulardaki görüş ayrılıkları, özellikle ABD’nin yanlış tercihleri sonucunda bu noktaya geldi. Sınır güvenliğimizi güvence altına alacak bir model oluşturalım dedik ama onlar dikkate almadılar.
‘TÜRKİYE’YE YAPTIRIM DİLİYLE KONUŞURSANIZ KAYBEDERSİNİZ’
KATSA konusu kongrede devam ediyor. Trump bunu imzalayabilir, geri iade edebilir, Biden’a bırakabilir. Yaptırım dili ve yöntemi, özellikle Türkiye gibi bir ülke için yapıcı bir yöntem değil. Türkiye’ye yaptırım diliyle konuşursanız siz kaybedersiniz. Biz bazı önerilerde de bulunduk. F-35’leri tehlikeye atacak bir durumun ortaya çıkmaması için S-400’ler aktive edildiği zaman, ‘ortak bir kongre kuralım, bu riski nasıl ortadan kaldırırız’ dedik. Amerikalılar reddetti. Gerilimin olmaması sadece onların taleplerinin olmasıyla sağlanıyorsa, burada ciddi bir terminoloji sorunu da var. Yaptırım diliyle ya da yöntemiyle bir sonuç alamayacağını Trump yönetimi de gördü. Biden yönetiminin de göreceğini düşünüyorum.
AB İLE İLİŞKİLER
Yaptırım sinyali almadım. Onların kabineleriyle görüşmek için dün Brüksel’deydim. Onlar da yaptırım konusuna olumlu bakmıyorlar. Hele ki Erdoğan gibi bir lidere bu dilin netice vermeyeceğini biliyorlar. Bazı üye ülkelerin bu konuda ısrarcı olduğunu da biliyoruz. Yunanistan’la Doğu Akdeniz konusunda anlaşabildiğimiz yerler var, anlaşamadığımız yerler var. Yunanistan’la yarın bile istikşafi görüşmeleri başlatmaya hazır olduğumuzun mesajını gene veriyoruz. Ama Türkiye – AB ilişkilerini bu kareye indirgerseniz vizyonunuz daraltmış olursunuz. Çok daha stratejik konular seti var. Büyük fotoğrafa baktığınızda AB’nin Türkiye ile birçok ortak çıkarı var. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini bir öncelik olarak görüyoruz. Türkiye ile AB’nin ekonomik, siyasi, güvenlik alanlarda ortak noktalarının çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Ticaretimizin %45’ini Eurozone bölgesiyle yapıyoruz. İstikşafi görüşmeler 2002’de başladı, 2016’da Yunanistan durdurdu.